Ergin Borobey ve “Metropol Rüyaları”

Erzincan Yaşam olarak son dönemlerin çok konuşulan popüler romanı Metropol Rüyaları’nın Erzincanlı yazarı Ergin Borobey ile yaşamını, yeni romanını ve gelecekteki çalışmalarını konuştuk.

Dilerseniz Erzincan ile giriş yapalım. Erzincan sizin için ne ifade ediyor ?

Erzincan bende ayrı bir önem taşır, içimdeki yeri başkadır. Hayatımın büyük kısmı İstanbul’da geçmesine rağmen bu hep böyledir. Özellikle bahar ayları geldiğinde hep olmak istediğim yerdir. Ailemin Erzincan’da olması ayrı bir durum tabi ve zaten bu yüzden Ramazan aylarını genellikle Erzincan’da geçiririm. Her yıl düzenli olarak gelir dönerim, kısacası Erzincan’ı çok seviyorum.

Uzun yıllar sinema sektöründe çalıştınız, sizi bir senarist olarak tanıdık. Hep dizi ya da sinema filmi ile karşımıza çıkarsınız diye düşündük ama bir romanla çıktınız karşımıza.

Ben Senaryo yazmaya da yine yazarlıkla başladım, yani öyküleme ile. Metin yazarlığı çalışmalarım da vardı. Metropol Rüyalarını o zamanlarda parça parça yazıyordum zaten. Ancak sinema tutkum yıllar yılı hep yazarlığın önüne geçti. Vakit ayırıp yazamadım diyebilirim. Sonra bir gün sektörden bir süreliğine uzaklaşmaya karar verdim ve romanı tamamladım. Hikâye tam olarak bu.

Aslında soru kabul etmediğinizi biliyoruz ama yine de biz Metropol Rüyaları ile devam edelim. Şuan ne durumda ve beklediğiniz ölçüde başarı yakaladınız mı?

Bu konuda çok soru geliyor, bunların yanında güzel mesajlar ve temenniler. Gerçeği söylemem gerekirse bu kadar tepki beklemiyordum açıkçası. Ama bu çalışma benim için artık geride kaldı.

İstanbul masalları ya da aşk masalları diye okuduk ama internetteki genel yorumlarda kaybedenlerin romanı olarak bilinmesi nedir?

Onu bende bilmiyorum belki jeneriğinden ötürü böyle bir anlam çıkarılmış olabilir.

Kısa da olsa roman hakkında bir yorum alabilir miyiz?

Metropol Rüyaları bir roman ya da bir kitap değil de daha çok hayat antolojisi. Farklı bir çalışma, farklı bir tat okuyanlar daha iyi bilir. Evet, genel anlamda başarılı oldu diyebiliriz. Beklediğim bir şey yoktu açıkçası ama kitaba gösterilen ilgi ve alaka beni memnun etti, güzeldi. Tek rahatsızlığım, okurların bu romanı okuyup bana anlamlar yüklemeleri. Olmasa daha mutlu olacağım.

Erzincan’dan veya Erzincanlılardan bir tepki aldınız mı?

Hayır, doğrusu hayır, yani bir Erzincanlı olarak anılmam dışında hiçbir şey yok. Gerek işadamları gerek yerel yöneticilerden herhangi bir tepki almadım. Bir ilgi veya beklentim yok, sadece biraz samimiyet. O yoksa zaten benim için hiçbir anlamı yok. Yoksa İstanbul’a gelip Erzincanlılar günü düzenlemek ne bileyim, kültür organizasyonlarına katılır gibi görünmek vs. bunlar yapmacık şeyler.

Bir eleştiriniz var gibi konuştunuz, yanılıyor muyuz?

Bu bir eleştiri değil, sadece bir tespit. Çok fazla konuşmak istemiyorum bu konuda.

Peki, merak ettiğimiz bir şey var, yazarlık para kazandırıyor mu?

Oradan baktığınızda zengin birine benziyor muyum?

Bu alanda insanların bilmesi gereken noktalar olabilir diye düşündük. Mesela yazar olmak isteyenlerin dikkatini çekebilir.

Yazar olmak istenmez, mesela bir futbolcu olmak istediğinizde olabiliyor musunuz? Ya da bir yönetmen, senarist vs her neyse? Bir kere yetenek olmalı, sonrası zaten çabayla mücadeleyle olur ama asla hemen olmaz. Demek istediğim bu zaman işidir, emek işidir. Yaşayacaksınız, göreceksiniz, acı çekeceksiniz, mücadele edeceksiniz. Herkes hayal eder ama herkes yapamaz, başaramaz.

Peki, bu konuda söylemek istediğiniz ya da vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Yo hayır, kişiye ya da topluma bir mesaj vermek gibi bir derdim yok, bu hiç olmadı. Bilge biri değilim ben, harika bir yazar da değilim. Sadece yazıyorum ve insanlara yazdıklarımdan başka verebileceğim bir şeyim yok. Her şeyden önemlisi en azından insanlığın kurtuluşu yazdıklarıma bağlı değil. Sadece işimi iyi yapmaya çalışıyorum ve beni ilgilendiren şey tam olarak bu.

Kısa da olsa bir şey söyleyebilir misiniz?

Gerçek sanatçılar, yazarlar, eserleriyle ön plana çıkanlardır, kendileriyle değil. Ben kendilerini ön plana çıkarma gayretinde olanlar görüyorum. Tabi bunda yayın evlerinin de büyük etkisi var. Yazarlık mesleği öz niteliğini yitirdi, artık sadece rasyonel hale geldi. Her yıl yüzlerce kitap giriyor hayatımıza kaçı başarılı oluyor orası tartışılır. Başarı derken de o artık sadece kitabın ne kadar sattığı ile orantılı. Eğer bir kitap çok satmışsa başarılıdır kriteri hâkim. Yani içinde ne yazdığı çok önemli değil. Cebinizde paranız varsa ve eğer bir şeyler de yazmışsanız yazar olmak çok kolay. Şunun altını özellikle çizmek istiyorum. Elbette her kitabın hikâyesi vardır ama onu yazmanın da bir hikâyesi olmalıdır. Çekilen zorlukları, sıkıntıları, yoklukları, acıları ve imkânsızlıkları olmalıdır. Yani sizi buna iten hisli nedenler mutlaka olmalıdır, yoksa gerçek şeyler yazamazsınız, üretemezsiniz.

ergin-borobey

Siz ne zaman başladınız yazmaya?

Aşağı yukarı 13 yıl oldu, Pera’da bir yayınevinde işe girmemle başladı hikâye. Ben daktilo ile başladım yazmaya. Hepsi arşivimde durur, saklarım ve benim için gurur verici bir olaydır daktilo ile yazmak. Bir yazar için çok anlamlıdır çünkü. Arşivimde yazdığım çok şey var ama her yazdığımız kitap ya da roman olacak diye bir şey yok bu zaten asla olmamalı. Yazdıkça öğreneceğiz ve yaşadıkça daima değişeceğiz. Kelime seçimlerimiz ve kurduğumuz cümleler de aynı orantıda değişecek. Yazarlık evrim gerektiren bir süreçtir, anlatmak istediğim şey bu.

Pekâlâ, yeni bir roman çalışmanız olduğunu duyduk doğru mu?

Evet, var uzun zamandır üzerinde çalıştığım bir roman. Yaklaşık bir buçuk yıl oldu. Adı “Saman Sancısı” müzikal roman Türkiye’de bir ilk, alışılmışlığın dışında güzel bir çalışma olacak inşallah.

Müzikal roman deyince pek anlayamadık. Biraz açar mısınız ve ayrıca Türkiye’de başarılı olabileceğini düşünüyor musunuz?

Hedefim Türkiye değil ki, ben her zaman ülke sınırları dışını hayal etmişimdir. Yazarken hep bunu düşünmüşümdür. Saman Sancısı ile hedefim Türkiye dışı, dünyaya açılabilmek bunu başarmak. Türkiye içinde başarılı olmanın benim için fazla anlamı yok. Çünkü bu ülkede başarılı olmanın temelinde popülarite yatıyor, ne yazdığınızın insanlara ne verdiğinizin bir önemi yok. Yeter ki satsın anlayışı. Çok satan birçok kitap var içini açıp baktığınızda aslında hepsinin birer kâğıt israfı olduğunu görürsünüz. Ben böyle bir şey istemiyorum bir eser çok satmasın ama kalıcı olsun, bir yeri olsun.

Peki, tam olarak konusu nedir?

Sürpriz olarak kalsın, zaten çalışma bittiğinde hep birlikte göreceğiz.

Metropol Rüyaları’nın aynı zamanda bir de dizi projesi vardı yanılmıyorsak. Bu konudaki çalışmalarınız bitti mi halen devam ediyor mu?

Evet, uzun zamandır bunun için çok çaba yürüttüm halen görüşmeler sürüyor. Daha önce bir dergiye verdiğim röportajda da aynı şeyi söyledim. Bu tür çalışmalar hemen olmaz, zaman ister. Bir bakmışsınız yarın olmuş, bir bakmışsınız aradan seneler geçmiş, kısacası nasip kısmet meselesi.

Başka çalışmalarınız var mı? Roman, dizi ya da sinema filmi..

Elbette var, ben yaklaşık planlı ve programlı hareket ederim. Üçüncü roman daha da sürpriz olacak. Onu zamanla göreceğiz. Bunların yanında dizi projemizi de hayata geçirirsek güzel şeyler olacak ve devamı gelecek. Eğer yüce Allah(cc) ömür verirse geride güzel şeyler bırakmak istiyorum.