Mama Hatun Türbesi

Erzurum’un 90 kilometre doğusunda bulunan Tercan kazası, Türk mimarlığının ölmez eserlerinden biri olan ve Mama Hatun diye anılan, mütevazi görünüşlü muhteşem âbidesi ile dikkati çeker. Bu âbide, künbet denilen bir türbe ile onu çepeçevre kuşatan bir duvardan ibarettir. 2.5 m kalınlığı olan ve içten 13,15 m. kutrunda bir daire teşkil eden bu duvarın iç tarafında şişkin sivri kemerli, 2.45 m. genişliğinde niş vardır. Bazılarında, halâ görülebilen mezarlar vardır ki bunlar, lahdi künbetin bodrum katında (crypte) bulunan Mama Hatun’un yakınlarına ait olabilirler. Bu haliyle türbe, bir mezar topluluğudur. Kapı mihverinin solunda, yukarısı mukarnaslı ve her iki yanı üzüm salkımları ile süslü küçük nişin içinde çeşme bulunmaktadır. Kapı mihverine göre sağda, bu çeşmenin mütenazırı sayılacak bir merdiven kapısı vardır ki buradan da 17 basamakla, 4,60 m. yüksekliğindeki duvarın üstüne çıkılır.

mama2
Mama Hatun türbesinin, daha önce Anadolu’da ve başka İslâm bölgelerinde eşine raslanmıyan bir plâna göre yapıldığı görülüyor. Türbenin Özelliklerini gözden geçirmeden önce, onun mimari ve tarihi üzerinde durmak, Mama Hatun’nun kim olduğunu ve hangi tarihlerde yaşamış bulunduğunu tesbit etmek gerekmektedir.
Türbenin portalinde, kapı hücresinin sağ çıkıntısında, üstüste sıralanan dört süs şeridinin alttan üçüncüsünü teşkil eden nefis nesih tarzındaki yazıdan anlaşıldığı kadarıyla türbeyi yapan, şaşı Mufaddal adında Ahlatlı bir mimardır. Okunup tesbit edilmiyen cihet, türbenin, sarih olarak hangi tarihte yapıldığı, ve Mama Hatun’un kim olduğudur. Evliya Çelebi, Mama Hatun için “…kendisi Akkoyunlu padişahlarından birinin duhter-i pâkize ahteri imiş. Cümle evlad-ı zevilihtıramları burada defholunmuştur.” demekte ise de, güvenilir tarihî kaynaklardan, Mama Hatun’un Saltuklulardan olduğu anlaşılmaktadır. Netekim müverrih İmâdeddîn Isfahanı, Selâhad-din-i Eyyûbî’nin yeğeni Emir Takiyüddin Ömer, Emîr Seyfeddin Beytemür’ün idarecinde bulunan Ahlat bölgesini istilâya geldiği zaman, Erzurum meliki bulunan Saltuklulardan Nasireddin Muhammed’den yardım gördüğünü, bu yardımda bilhassa Mama Hatun binti Saltuk’un ehemmiyetli bir rol oynadığını yazmaktadır.

mamahatun-turbesi

Bu duruma göre, Mama Hatun’un Saltuklu’lardan olduğu, 1192 tarihlerinde ta bulunduğu anlaşılıyor. Ahlatın yalnız Selçuklular zamanında değil Saltuklu zamanında da faal bir sanat merkezi olduğu, Saltuklu’ların 1204 (Hicri 601) tarihinde, Selçuklu’ların istiylâsiyle ortadan kalktığı düşünülürse, Mama Hatun türbesinin 12. asır sonlarına veya 13 üncü asrın ilk yıllarına ait olduğuna hükmedebiliriz. Ayrıca kuşatma duvarının içindeki nişlerden birinde, sanduka üzerinde okunabilen 600 (1203) tarihi de bu gerçeği belirtmektedir. Bu türbenin Erzurum’daki Saltuklu türbelerine plân ve anlayış bakımından benzememesi bu gerçeği cerhetmede. Nitekim, Divriği’deki Ulu Cami de diğer Selçuklu camilerine benzememekle beraber bir Selçuklu eseridir. Böylece, Mama Hatun türbesinin, kendisine plân bakımında son derece benzeyen, Kayseri yakınındaki emîr Ertena’nın yaptırdığı 1339 (Hicrî 740) tarihli Köşk Medrese’den çok önceleri yapıldığı anlaşılıyor. Bu medresinin Mama Hatun türbesinden ilhamını almış olması mümkündür.Türbenin 7 metre yüksekliğindeki muhteşem portali, baştanbaşa arabesklerle süslüdür. Yukarısı sivri bir kemerle nihayetlenen ve kavsarası dantela gibi işlenmiş, değişik motifli mukarnaslarla süslü olan giriş kapısı bu dik dörtgenin ortasındadır.
Portalin insanı asıl hayran bırakan tarafı, kapı kemerinin üstünde iki şerit; kapı hücresinin çıkıntı teşkil eden sağ ve sol yanlarında ise dörder şerit halinde uzanan süslerdir. Bu yazı şeridinin üstünde de, dolanmış halatlardan teşekkül eden başka bir süs şeridi yer almaktadır. Portalin süslemesinde büyük bir değişiklik göze çarpar. Kavsara kemerinin dayandığı sütuncukların üstüne, birer daire içine alınmış ve yıldız şekline sokularak kûfî ile, Peygamberin ve dört halifenin adları yazılmıştır. Portalin iki yanında yukarıya doğru yükselen ve birer sivri kemerle nihayetlenen, çevreleri hendesi örgülerle süslü, dikey dar nişler, yukarıya doğru yükselirken yapıyı da yükseltir. Bunların benzerlerini Büyük Selçuklu’lar zamanında Horasan bölgesinde de görürüz. Giriş hücresinin iki yanındaki nişlerin üstünde, Kayseri’deki Hunat Hatun Türbesinde (1237-1238), Amasya’daki Turumtay Türbesinde (1279) türlü varyantlarına rastlanan bir rûmî şeridi bulunmaktadır. Bu tezyinatın islâmlıktan önceki zoomoîfik asıllı Türk motiflerine benzeyen, Hititlerdeki kanatlı güneş kursunu taşıyan karışık varlıkların teşkil ettiği dizilerin, islâmî anlayışla stilize edilmesinden doğduğu düşünülebilir.

tercan-mama-hatun
Kapıdan içeri girilince, kuşatma duvarının çizdiği dairenin ortasında yükselen künbet ile karşılaşırız. Bu künbedi, Erzurum’daki Saltuklı künbetlerinden ayıran özellik, aralarında taştan birer çubuk bulunan, sekiz yarım üstüvaneden teşekkül etmiş olmasıdır. Bu yarım üstüvaneler, türbenin içinde keskin çıkıntılı sekiz oyuk vücuda getirmekte ve bu çıkıntılar kubbenin ortasında birleşmektedirler. Türbenin bu iç biçimi ile Gotik mimarînin damarlı çatılan arasında büyük bir benzerlik göze çarpar. Bu türbenin içini görüpte, Gotik bir Katedraldeki croisees d’ogives’in doğu menşeli olduğunu kabul etmemeğe imkân yoktur.
Türbe mahrûtunun altında, yarım üstüvanelerin dalgalamşma uyarak gövdeyi çevreleyen ve dikey çubukların yükselişini kesen bir taş çubuk bulunmaktadır. Bunun da üstünde dişli bir şerit uzanmaktadır. Kubbeyi örten mahrûtî çıkıntının üzerindeki ince silmeler, iki katlı süs kemerleri vücude getirmektedir ki bunun benzerlerini Selçuklu künbetlerinde de görürüz. Bu da Saltuklu geleneğinin sonraları da devam ettiğini gösterir.
Mezar zemininden 10,5 m. yüksekliğinde olan türbe, diğer Saltuklu ve Selçuklu künbetleri gibi iki katlıdır. Dört basamakla inilen, 2;45 m, yüksekliğindeki tonozlu bodrum katı (crypte)’nda Mama Hatun gömülüdür. Bugün mezarın sandukası yoktur. Yedi basamakla çıkılan birinci kat ise bir mescittir. Mescit, ışığını kapıdan, kapının karşısındaki oyuğun yukarısında bulunan pencere ile, sağdan ikinci ve soldan ikinci oyukların yukarısındaki pencerelerden almaktadır. Dışarıdan birer dik dörtgen çerçeve içine alınmış olan sivri kemerli bu üç küçük pencere, çerçevelerindeki ince süslerle dikkati çeker.

tercan-mama-hatun
Kaidesi sekiz köşeli künbet ile mezarları içine almak üzere açılmış olan geniş nişler arasındaki, zemini münhani şeklinde beş sıra kesme taşla döşenmiş üstü açık koridor, türbenin ziyaret edilme görevine uygun düşmektedir.
Türbe bugün yer yer harabolmuş bir durumdadır. Kuşatma duvarının gövdesi delik deşiktir; üstü otlarla örtülüdür. Yer yer dökülen, portaldaki arabesklerin yerine, düz taşlar konulmuştur. Portalin yukarısında, sola rastlayan kısımda, yukarıya doğru dört, yana doğru altı sıra taş yok olmuştur, içerideki nişlerden bir çoğunun kemer taşları düşmüştür. Künbet mahrûtunun saçakları kopmuştur.
Temiz bir işçiliğin, ince bir sanat zevkinin mahsulü olan bu âbidenin bugünkü perişan halini görüp te içimizin sızlamamasına imkân yoktur. Bu haliyle, Mama Hatun türbesi’nin tamamiyle gözden çıkarıldığı anlaşılıyor.

Prof. Suut Kemal YETKİN