Erzincan’ın Endemik Bitkileri

Erzincan ilimiz yaklaşık 500 dolayında endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor. Çoğu Avrupa ülkesinin 10 ya da 20 katı zenginlikte, İspanya’nın toplam endemik bitki sayısına da yakın bir sayıda.
Onobrychis-armenaBir Türkiye haritasının üzerinde, elinizdeki cetvelin bir ucuna Adana, diğer ucuna da Artvin’in üzerine yerleştirdiğinizde elde ettiğiniz ve Türkiye’yi çapraz kesen doğrultu, bitki bilimciler tarafından “Anadolu diyagonali” olarak isimlendirilir. Bu doğrultunun geçtiği illerde, endemik bitkilerin birden bire arttığına ve yoğunlaştığına tanık olunur. Erzincan ilimizde bu doğrultu üzerinde yer almak olup, yaklaşık 500 dolayında endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor. Evet, yanlış duymadınız, 500 endemik bitki. Çoğu Avrupa ülkesinin 10 ya da 20 katı zenginlikte, İspanya’nın toplam endemik bitki sayısına da yakın bir sayıda. Erzincan bitkilerinin keşfi, Avrupalılar tarafından 18. Yüzyılda başlatılmış. Örneğin Campanula ptarimicifolia subsp. Ptarmicifolia adlı endemik çançiçeği, 1785 yılında keşfedilmiş olup Türkiye’de ilk isimlendirilmiş bitkilerdendir. Batılılar endemiklerimizi yüzlerce yıl öncesinden biliyordu ama Erzincanlılar günümüzde bu zenginliklerinin farkında mı? Her yıl Erzincan’ımızın endemik bitki listesine yeni türler ilave olmaktadır. En son 2010 yılında Kemaliye ilçesinde, bilimsel nitelemesini de bu ilden alan Kemaliye marulu Lactuca kemaliya keşfedilmiştir.

Marul, önemli bir kültür sebzesidir. Keşfedilen bu yeni tür, Türkiye’nin ilk ve tek endemik maruludur. Lactuca cins adının Türkçesi “sütlü”dür ve marulun içinden de süt çıkar. Anadolu’da içinden süt çıkan bütün bitkilere kutsal özellikler atfedilmekte ve ana tanrıçalarla ilişkilendirilmektedir. Ülkemizde sayıları yüzlerce ifade edilen Yezidi kültürü mensupları, marul bitkisini yemezler. Marul bitkisinin yenmemesinin sebebi herhalde bu bitkinin yaprağından, anaların sütüne benzeyen bir özüt çıkması, ürettiği sütten dolayı bitkinin insanlara benzetilmesi olmalıdır. Eski adı Eğin olan Kemaliye ilçesi, zengin bir endemik bitki varlığına sahiptir. Erysimum Eğinense (Eğin Kaplanpençesi) ve Paronychia Kamaliya (Kemaliye Dolamaotu) bu bitkilere örnektir.
Erzincan, endemik geven türleri açısından da çok zengindir. Kıymeti pek bilinmeyen bu bitkiler, yastık biçimindeki formlarıyla toprağı erozyona karşı çok iyi korur. Bitkinin kökleri 3-5 metre derinliğe inebildiği için çok iyi bir toprak tutucudur. Ayrıca nektar içeriği oldukça nitelikli olan gevenler, arıcılık için büyük öneme sahiptir. Gevenin toprak üstü kısımları yakacak maddesi ve hayvan yemi olarak kullanılır. Geven türleri genelde dikenli ve dikensiz olmak üzere iki gruba ayrılır. Gevenin dünyada yaklaşık 2500 türü vardır. Centaurea-CyanusÜlkemizde yaklaşık 425 türle temsil edilir, bunların yansından fazlası endemiktir. Ülkemiz, geven türlerinin zenginliği açısından Rusya ve İran’dan sonra üçüncü sırada yer alır; dünya gevenlerinin yaklaşık %17’si ülkemizde yetişir. Erzincan’a özgü tehlike altında ve dikensi Astragalus Erzincanicus (Erzincan geveni), çok dar bir alanda yetişmekte olup küçük baş hayvanlar tarafından tüketilmekte, bu ise gevenin yaşamını tehdit etmektedir. Yine Erzincan’a özgü olan ve 2005 yılında keşfedilen diğer bir geven türü olan Astragalus Nezaketae’nin meyveleri büyük ve etlidir. Tohumlan küçük olmasına rağmen yüksek miktarda su ve besin depo ettiği anlaşıldığından, gelecekte ekonomik açıdan önemli bir tür olacağı anlaşılmıştır. Bu tespit bile geven tüllerimizin gelecekte ülkemiz ekonomisinde olası önemlerini göstermektedir. Öyle nadir, tehlike altında olan endemik bitkileri vardır ki Erzincan’ın, bunların bir kısmının elle sayılacak derece az bireyi bulunmaktadır. Uzun yıllar bu bitkilerin izine rastJanamamakta, bu yüzden yok olduklanna kanaat getirilmekte, ancak şaşırtıcı bir şekilde bu nadir türler umulmadık bir zaman ve yerde bitki bilimcilerin karşısına tekrar çıkabilmektedir. 1959 yılında keşfedilen, Erzincan’a özgü Campanula Oligotricha adlı endemik çançiçeğinin izi, 2009 yılına kadar kaybedildiğinden yok olduğu kaydı düşülmüş, ancak 2009’da 100 bireyle hala hayatta olduğu tespit edilmiştir. Yine keşfedildiği 1890 yılından bu yana izine rastlanmayan Barbarea Auriculatavar. Auriculata adlı Nicarotu, 120 yıl sonra 2009’da tekrar Erzincan’da keşfedilmiştir. Yüzyılı aşkın süredir tekrar keşfedilemeyen endemik bitkilerimizin izlerinin kaydedilmesinde ilk keşfi yapan bitki bilimcilerin hatalı tespitleri de rol oynamaktadır. Örneğin ilk kez 1843 yılında keşfedilen ve bu tarihten sonra izine rastlanmayan nadir bir korunga bitkisi olan Onobrychis Nitida, 2009 yılında tekrar keşfedilmiş. 170 yıla yaklaşan süredir bulunamamasının sebebi, keşif yazısında çiçeklerin san olduğu belirtilmesine rağmen bitkinin aslında beyaz çiçeklere sahip olmasıdır. 170 yıl önce yapılan tespitteki hata, bakın bize ne kadar zaman kaybettirdi. Ama en sonunda kavuştuk beyaz çiçekli Akkorungamıza. Erzincan’daki 10 adet endemik korungadan bir bölümü tehlike altındadır. Genellikle hayvanların beslendiği önemli çayır bitkilerinden olan korungalar, başka ne işe yarar bilir misiniz? Kelebeklerin yiyeceğidir korungalar. Yaygın kelebeklerin yanısıra ülkemize özgü bazı nadir endemik kelebeklerin de besin maddesi endemik korunga bitkilerimizdir. Henüz üzerinde yapılan araştırmalar tamamlanmasa da bu ile özgü Erzincan kelebeği Polyommatus erzindjanensis’in de bir endemik bitkiye bağımlı yaşama ihtimali bulunmaktadır.
Erzincan’ın nadir endemik bitkilerini tehdit eden önemli insan faaliyetlerinden biri de otlatma, özellikle de keçi otlatmasıdır. Kemaliye ile İliç ilçeleri arasında yetişen ve kırmızımsı mor çiçekler açan Centaurea aucherana adlı endemik bitki, keçi otlatması tehdidi altındadır. Yine Sakaltutan ve Pöske dağlarında yetişen Centaurea huber-morrathii adlı endemik peygamber çiçeği de otlatma tehdidine maruz türlerdendir. Centaurea-aucheranaBilimsel adını Erzincan’dan alan, yörede kuşüzümü olarak adlandırılan Cerasus erzincanica da yok olma tehlikesi altındadır. Ama bu durum meyvelerini kuşlar yediği için değil, insan faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır herhalde. İnsanların doğaya olumsuz yaklaşımlarının yanı sıra doğaya olumlu yaklaşımlar olduğu sanılan bazı faaliyetlerde endemik bitkilere bilmeden de olsa zarar vermektedir. Erzincan’a özgü endemik bir çakırotu olan Ferulago Glareosa, yalnızca Kemah dolaylarında bir dağın yamacında yetişmektedir. Ancak bu nadir bitki, yetişme alanında yapılan ağaçlandırma çalışmalarından zarar görmektedir. Yol genişletme çalışmaları da bitkiye zarar vermektedir. Hani güzel bir atasözümüz vardır “kaş yapayım derken göz çıkarmayalım” diye. Diğer yandan orman yetiştireyim derken evdeki endemikten olmayalım; Kemah’ın ormancılarına duyurulur. Erzincan’a nasip olan endemik bitki zenginliği, her yere, hatta her ülkeye nasip olmaz. İşte böyle nadide illerimize de eşsiz ve doğasever yöneticiler gerekir. Geçtiğimiz yıllarda elim bir trafik kazasında yitirdiğimiz, halk tarafından çok sevilen Vali Recep Yazıcıoğlu’nun adı, 2008 yılında keşfedilen ve Kemah’ın sadece bir köyünde yaşayan, morumsu pembe renkli çiçekler açan nadir bir endemik peygamber çiçeğine verilerek, bitkiye Psephellus Recepii denilmiştir. Bu adlandırma, endemik bitki cenneti Erzincan’ın, sevgili valisine vereceği en güzel hediyedir. endemik-bitki

Hatta mümkünse bu bitkinin tohumları ileri de onun kabrine de ekilmelidir. 2009 yılında bir yabancının, endemik bitkiler açısından çok zengin olan ve Erzincan ovasının kuzeyinde bulunan Sipikör Dağında çadır kurduğu ve günlerce bu dağdan bitki topladığı bir çoban tarafından gözlenmiştir. Yabancının, ülkemizin bir bölümünde kimsenin haberi olmadan ve günlerce rahatsız edilmeden bitki toplaması, ülkemizin ve Erzincan’ın nasıl korumasız bırakıldığını gösterir. Acaba bu bitki hırsızı 50 dolayında endemik bitkiye ev sahipliği yapan Sipikör Dağı ve Üzümlü kasabasının yakınında, 130 endemik bitkili, bir bölümü sadece bu dağa özgü Keşiş Dağının endemik bitkilerinden hangilerini kaçırdı? Erzincanlılar dikkat! Eşsiz renk ve kokularınız, canınız, ciğeriniz endemikleriniz, böğrünüzden sökülüyor, yağmalanıyor.

Yazı: Hasan Torlak
Botanik Danışmanı: Prof. Dr. Galip Akaydın